Ceylin, gözü kara ve kurallar söz konusu olduğunda sınır tanımayan bir avukattır. Hukukun üstünlüğüne inanan, adaleti sağlamak için elinden geleni yapan biridir. Ancak, bazen kendi adalet anlayışıyla resmi kurallar arasında bir denge kurmak zorunda kalır.

Savcı Ilgaz, tam tersine, mesleki etik konusunda katı kuralları olan biridir. Hukukun üstünlüğünü korumaya adanmıştır ve bu nedenle kariyerinde çok başarılı ve sözü dinlenen bir savcıdır.

Ceylin ve Ilgaz'ın yolları, Ilgaz'ın kardeşi Çınar'ın katil olmakla suçlandığı bir cinayet vakasıyla kesişir. Ilgaz, kardeşini savunması için Ceylin'e başvurur. Bu durum, Ilgaz'ın ilk defa kendi kurallarını yıktığı bir an olur.

Ilgaz ve Ceylin, Çınar'ın aklanması için çalışırken, kendilerini aile sırları, gizemli ilişkiler ve geçmişteki hataların izlerini sürerken bulurlar. İkisi de, adaletin peşinde koşarken, gerçek adaletin bazen sadece yasalarla değil, vicdanla da sağlandığını öğrenirler.

Bu hikaye, insan doğasının karmaşıklığını ve adalet arayışının ne kadar zorlu olabileceğini anlatıyor. Ceylin ve Ilgaz, kendi iç savaşlarıyla ve etik değerlerle yüzleşirken, izleyiciye adaletin gerçek anlamını sorgulatıyor.